İskelet Kadın
- Gamze Özer
- Aug 8, 2020
- 3 min read
Updated: Jan 5, 2021
Şirk koşmak gibi olmasın hastaneye gitmeye bıktım (ayıptır söylemesi deyip söylemek.) Neyseki haberler yine iyi çok şükür; bu sefer anacım için kalbim pır pır etti. Tam da oh eve döndüm diye sevinirken hevesim kursağımda kalır gibi olmuştu. Gibi olarak kaldı. Yine evimdeyim şükür. Eve varmaya çalıştıkça beni evimden uzaklaştıran hayat bana ne demek istiyorsun? Tamam tamam anladım, soru sormayı sevdiğimden refleks olarak çıkıveriyo arada işte. Sen benim kusuruma bakma.
Sabah hastaneden şu manzaraya bakarken insan yapımı her şeyden, üst üste dizili ev dediğimiz kutulardan, arabadan, grinin 2050 tonundan içim daralıyodu. İyi haberi aldıktan sonra manzaraya baktığımda gördüğüm, diğer her şeye oranını sorgulamadan ‘ama yeşiller de var’ oldu. İçim nasılsa dışım da öyle’ye parıltılı bir onay geldi (görebilmeye de bir şükür yakışır şimdi.)
İçim bazen tıpkı bu fotoğraftaki gibi bir gürültülü şehir manzarası. Sonra yavaş yavaş peyzaj mimarları gelip bir iki yeşillik konduruyor. Ardından toprak güçlenip tüm cömertliğiyle ne varsa fışkırtıyor ve insan yapımı her şey yeşiller tarafından sarılıp sarmalanıyor; ve tabi kuşlar, böcekler ve bazen de geyikler geliyor. Bunu takiben de artık nihayet bildiğim üzere orman yeniden yavaş yavaş solup medeniyete dönüyor. Sonra tekrar ve tekrar ve tekrar bir orman bir şehire dönüşüp duruyor. Yaşam ölüm yaşam döngüsü. Hep değişiyor. Değişmeyen şey bu döngüselliğin varlığı. Yaşamveölümün (evet boşluk yok), ilişkilerin, içimde olan bitenin işletim sisteminin gerçeği bu. Hep güzellik yok; çirkin de var. Peki benim onu da sevmeye ne kadar gönlüm var? Yaşamla dans ederken bir sonraki safhada ölümün içinde de gevşeyebilir miyim?
Bakış açılarımın ayarlarını buna yönlendiren yine İskelet Kadın oldu. Bu galiba kitapta* en sevdiğim masal. Gerçekten sevmeye kafayı taktığım için beni feci etkiliyor. İster kendi içindeki kutsal eril ve dişilin birleşmesi olarak bak, istersen de dışındaki bir diğer seni sevmek olarak oku. İkisi halihazırda birbirine hizmet ediyor. Masal yaşamölümyaşam döngüsüyle birlikte bir ruha diğerini derinden ve iyi bir şekilde sevmeyi öğreten yedi ödevden bahsediyor. Kapıların anahtarlarını da bir bir veriyor, sıkıysa aç. Aç kapa artema. Estes’ten daha iyi anlatamayacağım için kendisinden bir kupleyi aşağıda tırnak içine davet ediyorum.
“Her kadın ve erkeğin bir parçası, bütün sevgi ilişkilerinde Ölümün de payı olması gerektiği bilgisine direnir. Sevginin ölmesiyle ilgili yanılsamalarımız olmadan da sevebileceğimizi düşünürüz. Yüzeysel beklentilerimiz ölmeden de devam edebileceğimizi sanarız. En gözde heyecanlar ve ürpertilerimiz asla ölmeyecekmiş gibi yola devam ederiz. Ama sevgide psişik olarak her şey yıpranır, her şey. Ego, bunun böyle olmasını istemez. Ancak, olması beklenen budur; derin ve vahşi bir doğası olan biri, inkâr etmeden bu ödeve doğru yönelir. Ne ölür? Yanılsamalar ölür, beklentiler ölür, her şeye sahip olma hırsı, sadece güzel olan her şeye sahip olma isteği, tüm bunlar ölür. Sevgi her zaman Ölüm doğasına doğru bir inişe neden olduğundan, böyle bir bağlanmanın niye bol miktarda benlik-gücü ve ruh-gücü gerektirdiğini anlayabiliriz. İnsan sevgiye bağlandığında, İskelet Kadın’ın özünün ve onun bütün öğretilerinin yeniden canlanmasına da bağlanmış olur. * Cinsiyet ayrımı olmaksızın, sevgililerde her zaman belli bir fenomenin varlığına tanık olmuşumdur. Şuna benzer bir süreç gelişiyor: İki insan birbirlerine duydukları sevgiye önem verip vermediklerini görmek için bir dansa başlıyorlar. Ansızın oltaya rastlantı eseri İskelet Kadın yakalanıyor. İlişkide bir şey azalmaya başlıyor ve entropiye doğru kayıyor. Genellikle cinsel heyecanın sancılı hazzı azalıyor, diğerinin zaafı, yaralanmış alt yanı görülüyor ya da “tamamen ödül malzemesi” olmadığı anlaşılıyor ki, bu tam da dazlak ve sarı dişli yaşlı kız yüzeye doğru yaklaşırken yaşanıyor. Korkutucu gelse de bu, cesaret göstermek ve sevgiyi tanımak için gerçek bir fırsatın yakalandığı ilk andır. Sevmek, onunla birlikte kalmak demektir. Fantezi dünyasından çıkıp kalıcı bir sevginin mümkün olduğu; yüz yüze, kemik kemiğe bir adanma sevgisinin mümkün olduğu bir dünyaya girmek demektir. Sevmek, her bir hücreniz “Kaç!” derken, kalmak demektir. Sevgililer Hayat/Ölüm/Hayat doğasına katlanabildiklerinde, onu bir süreklilik olarak –iki gündüz arasındaki bir gece olarak– ve hayat boyu süren bir sevgiyi yaratan güç olarak anlayabildiklerinde, ilişkide İskelet Kadın ile yüzleşebilirler. O zaman birlikte güçlenirler ve ikisinin de, biri maddi diğeri de öteki, tinsel dünya olmak üzere yaşadıkları iki dünyayı derinlemesine anlamaları beklenir.”
* Kurtlarla Koşan Kadınlar, Clarissa P. Estes
Comments